TÜRKİYE’NİN MATEMATİKSEL VE ÖZEL KONUMU

12 Şubat 2009 Perşembe

TÜRKİYE’NİN MATEMATİKSEL VE ÖZEL KONUMU

Matematik Konumu ve Etkileri

Türkiye, Kuzey Yarım Küre’de, 36-42 derece kuzey enlemleriyle 26-45 derece doğu boylamlarında arasında yer alır. Bu durumu ülkenin kutuptan çok Ekvator’a yakın olmasına ve ılıman kuşakta bulunmasına neden olmuştur. Bu durum, Türkiye’nin iklimi üzerinde etkili olmaktadır. Onun için Türkiye’nin iklimi ne kutup bölgelerindeki kadar soğuk, ne de ekvatoral bölgedeki kadar sıcak ve yağışlıdır.

Özek Konum ve Etkileri

Türkiye özel konum bakımından çok çeşitli özelliklere sahiptir. Bunlar aşağıdaki başlıklar halinde belirtilir.

• Asya, Avrupa ve Afrika kıt’alarından oluşan ve Dünya Adası olarak isimlendirilen kara parçaları arasında menteşe durumundadır. Doğu ile batıyı, kuzey ile güneyi birbirine bağlar.

• Türkiye dünya üzerinde iki kıtada toprakları bulunan üç ülkeden (diğerleri Rusya Federasyonu ve Mısır’dır) biridir.

• Kafkas, balkan ve Orta Doğu ülkeleri arasındadır.

• Doğu Akdeniz’de bir yarım ada durumunda olup üç tarafı denizlerle çevrilidir.

• İstanbul ve Çanakkale boğazlarıyla Ege denizi üzerinden Akdeniz’e, oradan da okyanuslara bağlantısı vardır.

Türkiye çok çeşitli yönlerden bir köprü görevi yapar:

 Asya ile Avrupa Kıt’aları arasında,

 Avrupa ülkeleriyle Orta Doğu ülkeleri arasında,

 Batı ile Doğu ülkeleri arasında,

 Müslüman ülkeleri ile Hristiyan ülkeleri arasında,

 Sanayi ülkeleri ile petrol ve tarım ülkeleri arasında,

 Doğu kültürü ile Batı kültürü arasında,

 Serbest ekonomi düzeni uygulayan ülkelerle devletçi ekonomi düzeni uygulayan ülkeler arasında köprü görevi yapmaktadır.



Türkiye Asya ile Avrupa kıt’alarında bulunan sekiz ülke ile sınır komşusudur. Türkiye biri büyük (Anadolu) diğeri küçük (Trakya) iki yarımadadan oluşan bir ülkedir. Dünya üzerinde sayılı ülke, bu kadar çok ülkelerle sınır komşusudur. Çok ülkeyle sınır komşusu olmak, jeopolitik yönden olumsuz bir özelliktir. Ayrıca bu sınırların uzun olması ve topoğafik engellerin bulunmaması da Türkiye için sorunlar yaratmaktadır.
DEVAMINI OKU

OSMANLI DEVLETİ' inde COĞRAFYA

OSMANLI DEVLETİ' inde COĞRAFYA
OSMANLI DEVLETİ’NİN DOĞUŞU, YÜKSELMESİ VE GERİLEMESİNDE COĞRAFYANIN ÖNEMİ

Osmanlı Beyliği’nin Coğrafyası
Bir devletin genişlemesi ve büyümesinde, kuruluş yerinin coğrafyası büyük önem taşır. Dünya tarihinde yer almış olan bütün devletlerin kuruluş yerinin coğrafi özellikleri incelendiğinde, bu önem daha iyi bir şekilde anlaşılır. Tarihte çok sayıda devlet, kuruluş yerinin müsait olmayışından ötürü, ya kurulduktan az bir zaman sonra yıkılmış ya da pek gelişemeden varlığını sürdürebilmişlerdir. Öte yandan bazı devletler de, müsait bir coğrafyada kurulmanın avantajını kullanarak, kısa sürede genişleyerek büyük devlet olmuşlar ve uzun yıllar varlıklarını korumuşlardır. Böyle bir avantajı kullanan devletlerin başında, Osmanlı Devleti gelmektedir.
Osmanlı Devleti’nin kuruluş yeri, Söğüt kasabası ve yakın çevresidir. Beyliğin kurulduğu yıllardaki (1300) sahip olduğu toprak alanı, ancak 9.065 km².dir. Oldukça dar bir alan olan bu bölge, Söğüt kasabası ve çevresini teşkil eder. Bu yörenin coğrafyasına bakıldığında bazı özellikler göze çarpar. Anadolu Selçukluları tarafından Ertuğrul Gazi’ye verilen ve Beyliğin doğum yeri olarak da nitelendirilen bu yöre; Domaniç Dağı’nın kuzeydoğu eteklerinden doğu-kuzeydoğu doğrultusunda Sakarya nehrinin çizdiği kavise kadar uzanan geniş çayırlık alanlardır. Söz konusu bu alanın güneydoğusunda Selçuklu kalesi olan Eskişehir, kuzeybatısında ise Bizans’ın önemli kalelerinden olan Bilecik kalesi yer almaktadır.
Osmanlı Beyliği coğrafyasına bakıldığında, doğusunda Sakarya Nehri ve onun ötesinde oldukça sarp ve dik görünümlü Köroğlu dağları bulunmaktadır. Bu nedenle Ertuğrul Gazi’yi ve oğlu Osman Gazi’yi, coğrafyası daha müsait olan kuzey , güney ve batıya doğru yöneltmiştir. Güneydoğuda yer alan Eskişehir ve İnönü’yü içine alacak şekilde olan geniş arazi parçası, Selçuklular tarafından Osmanlı Beyliğine bağışlanmıştır. Yörenin batısında yer alan İnegöl Ovası ve ötesinde tatlı bir meyil gösteren Domaniç yaylaları ile kuzeybatıda Sakarya vadisi boyunca yer alan Bilecik ve ötesi oldukça cazip coğrafyalar oluşturmaktaydı. Bu nedenle Osmanlı müsait olan coğrafyanın akışına kapılarak topraklarını genişletmiştir. Ancak sırtını bölgenin en yüksek dağı olan Uludağ (Keşiş)’a dayamış olan Bursa en korunaklı bölgede bulunuyordu. Domaniç yaylarından Bursa kalesi ve çevresindeki uçsuz bucaksız ovalar, çok cazip görünüyordu.
Osmanlı Beyliği toprakları, bugünkü anlamda ele alındığında bile, genişlemenin yönünün neden batıya doğru olduğu açıkça ortaya çıkar. Yöre bugün için Türkiye’nin 7 Coğrafi bölgesinden 4’ü olan İç Anadolu, Karadeniz, Marmara ve Batı (Ege) Bölgelerinin tam kesişme noktasında yer almaktadır. İklim ve bitki örtüsü bakımından ele alındığında ise geçiş bölgesini temsil etmektedir. Batısında ormanlar, tarım için elverişli ovalar ve hayvancılık için ideal yaylalar bulunmaktadır. Oysa doğu bölümünde ise, tarım ve hayvancılığı güçleştiren coğrafya bulunmaktadır. Eskişehir ve daha doğusunda, karasal iklimin ortaya çıkardığı bozkır ve yeknesak bir coğrafya görülmektedir. Batı ve kuzey bölümünde ise Karadeniz iklimi ile Akdeniz ikliminin geçiş bölgesini oluşturan ve insan yaşamı için dünyanın en ideal iklimi olan geçiş ikliminin (Marmara) ortaya çıkardığı, tarım ve hayvancılığın yoğun bir şekilde yapıldığı coğrafya yer almaktadır. Ulaşım bakımından ele alındığında, Ankara, Konya istikametinden gelip Eskişehir- Bursa, Eskişehir-Bilecik-İstanbul yollarının kesişme noktasında bulunmaktadır. Gerek Eskişehir, gerek Bursa ve gerekse Bilecik istikametinde uzanan doğal yollar, Türk fetihlerinin istikametlerini belirlemiştir. İşte bu cazip coğrafya ki, Osmanlı Beyliği’nin , kuzeye ve batıya yönelmesinde etkili olmuştur.
Osmanlı Beyliği’nin kuzeyde hızlı ilerlemesine bir sebep olarak da, doğal afetlerin sebep olduğu söylenir. 1300 yılında Sakarya nehri taşmış ve büyük bir sel felaketi yaşanmıştır. Sel, Sakarya nehri yatağının genişlemesine ve değişmesine, bu arada vadi boyunca yer alan Bizans’a ait istihkamların tahrip olmasına yol açmıştır. Bizans kaynaklarında, “Tanrısal gazabın bir işareti” olarak kabul edilen bu sel felaketi, Bizans’ın ekonomisini de altüst etmiştir. İstihkamları yıkılmış, ekonomisi bozulmuş zayıf Bizans karşısında Türkler üstün duruma geçmişler ve kolaylıkla kuzeyde ard arda fetihler gerçekleştirmişlerdir.
DEVAMINI OKU

Türkiye’nin Coğrafi Konumu ve Özellikleri

Türkiye’nin Coğrafi Konumu ve Özellikleri
Türkiye Kuzey Yarım Küre’de, eski dünya karalarının birbirine en çok yaklaştıkları stratejik bir bölgede yer alır. Buna bağlı olarak matematiksel ve özel konumu ülkenin sosyal, politik ve ekonomik durumu üzerinde etkili olmaktadır.
Türkiye’nin Matematiksel Konumu
Türkiye 36° - 42° Kuzey enlemleri, 26°-45° Doğu boylamları arasında yer alır. Buna bağlı olarak;
Türkiye dört mevsimin belirgin olarak yaşandığı ılıman kuşakta yer alır
Güneş ışınları yıl içinde düz zeminlere dik gelmez. Bu nedenle yatay düzleme dik duran cisimlerin gölge boyları sıfır olmaz.
Ülkenin doğusu ile batısı arasında 76 dakikalık zaman farkı vardır.
Türkiye’nin Özel Konumu
Türkiye’nin eski dünya karaları olan Asya ve Avrupa kıtalarında toprakları bulunur. Üç tarafı denizlerle çevrili yarımada özelliği taşır. Ortalama yüksekliği fazla olup (1130 m), yükseklik batıdan doğuya doğru artar. Yakın jeolojik zamanda oluştuğundan kırıklı arazisi fazladır. Bu nedenle tektonik depremler sık görülür. Maden çeşitleri fazladır. Ortadoğu ve Asya petrollerine yakınlığı, boğazlara sahip olması jeopolitik önemini artırır.
Türkiye’yi Çevreleyen Denizler


Karadeniz


Sularının Özellikleri
Karadeniz, bol su taşıyan akarsularla beslendiğinden ve bol yağışlı bir bölgede bulunduğundan su seviyesi yüksektir.
Bulunduğu enlem nedeniyle suların sıcaklığı Akdeniz sularına göre daha düşüktür
Derinlerde kükürtlü hidrojen gazının bulunması, 200 m’nin altındaki derinliklerde deniz canlılarının yaşamını engeller.
Tuzluluk oranı, %o 18’dir.
Akıntılar
Karadeniz’in su seviyesinin yüksek ve tuzluluk oranının düşük olması nedeniyle Karadeniz’den Marmara Denizi’ne doğru bir üst akıntı bulunmaktadır. Marmara Denizi’nden de Karadeniz’e doğru alt akıntı bulunur.
Kıyı Tipi
Karadeniz’in Anadolu kıyıları, dağlar kıyıya paralel uzandığından genellikle dik ve yüksek kıyılar şeklindedir. Boyuna kıyı tipi özelliğindedir. Bu nedenle, Anadolu kıyılarının gerçek uzunluğu ile kuş uçuşu uzunluğu arasındaki fark azdır.
DEVAMINI OKU

Yağişlar

Yağişlar
Havadaki su buharının yoğuşmasiyle meydana gelen su damlacıklarının çapı, bulutları meydana getiren damlacıkların çapından daha fazla büyürse, başka bir deyimle, bu su damlacıklarının çapı milimetrenin en az 1/10 unu aşarsa, bu taktirde su damlacıkları bulutlarda olduğu gibi havada asılı kalamazlar, yerçekiminin tesiriyle düşerler ve yağmuru meydana getirirler. Yağmura sebep olan su damlacıklarının çapları çoğunlukla 1-5 mm arasındadır ve su damlacıklarının çaplarının büyümeleri, aslında bulutların ince taneciklerinin birbirleriyle birleşmeleri sonucudur.



Bilindiği gibi yağmurun yağabilmesi için havanın su buharı ile doymuş hale gelmesi ilk şarttır. Ancak doyma noktasına erişmek, yağmur için tek başına yeterli değildir. Bunun yanında yoğuşmanın olması; yoğuşmanın meydana gelebilmesi için de, havada, yoğuşmayı kolaylaştıracak toz, iyon ve sodyum klorür gibi bir takım yoğuşma çekirdeklerinin bulunması gerekir. Suni yağmur meydana getirmek için havaya iyon yahut sodyum klorür verilmesi, havada bir yoğuşma çekirdeği meydana getirmek ve böylece, yoğuşmayı hızlandırmak gayesiyledir. Yine büyük şehirlerin üzerinde sık sık sislerin teşekkülü bu şehirlerden havaya yayılan iyon ve tozlar yüzündendir.

DEVAMINI OKU

Yağişin Meydana Gelişi

Yağişin Meydana Gelişi
Hava kütlesi yükseldiği veya çevresinden ısı almadan çiğ noktasının altında soğuduğu zaman süratli bir şekilde hem bulutlar oluşur hem de yağmur, kar veya dolu şeklinde yağışlar meydana gelir. Yağış miktarının fazla ve sürekli olması için nemli ve muazzam bir hava kütlesinin yükselmesi gerekir. Bu yükselme ile hava kütlesinin soğuyarak yoğuşması için gerekli olan şartlar üç yolla gerçekleşir.
www.obaforum.com

KONVEKSİYONEL (YÜKSELİM) YAĞIŞLAR

KONVEKSİYONEL (YÜKSELİM) YAĞIŞLAR

Sıcak hava kütlesinin bulunduğu sahadan yükselmesi sonucunda teşekkül eder, şöyle ki, özellikle gündüz hava sıcaklığının artmasına bağlı olarak ısınan hava bulunduğu sahadan yükseklere doğru çıkar; içerisinde yeteri kadar nem olduğunda belli bir yükseltiden sonra bulutlar oluşur, oluşan bulutlar özellikle kümülüsler adeta karnabahar şeklinde ortaya çıkar ve atmosferin yukarı kısımlarına doğru yükselir. Hava kütlesinin yukarıya doğru yükselmesi devam ettiğinde bulutlar büyüyerek kümülonimbus'lara dönüşür ve sonuçta gök gürültülü sağanaklar meydana gelir. Bu olayın meydana gelmesini, zeminin eşit olmayan bir şekilde ısınması, havanın yükselmesini sağlar. Nitekim bulutta bulunan gizli enerji su buharının yoğuşması ile açığa çıkar. Hatırlanacağı üzere, yoğuşma ile hasıl olan beher gram sudan 600 kalori enerji açığa çıkar. Bu nedenle yoğuşma ile birlikte havanın ısınması, havanın yükselmesini sağlar.

DEVAMINI OKU

OROGRAFİK (YAMAÇ) YAĞIŞLAR

OROGRAFİK (YAMAÇ) YAĞIŞLAR

Bir dağı tırmanan hava kütlesinin adyabatik olarak soğuması sonucunda oluşur. Eğer hava kütlesinin nem durumu soğuma ile yağışın teşekkülüne yol açıyorsa, veya yeterli derecede soğuma meydana geliyorsa, dağın hava kütlesinin geldiği tarafa bakan yamacı yağış alır. Aksi yamaçta ise genel olarak yağış meydana gelmez. Bunun nedeni hava kütlesinin dağın diğer yamacında adyabatik olarak ısınması ve nemini önemli ölçüde bırakması ile ilgilidir. Dünyadaki bazı çöller bu şekilde oluşur.

DEVAMINI OKU