Nasil seviyorsun?

12 Mayıs 2007 Cumartesi

Nasil seviyorsun? Yazan Şeyma TOPUZ Hz.Aişe, peygamberimizle yeni evlenmişti.eşinin kendisini sevip sevmedigini merak etmekteydi.ya da kendisini ne kadar ve nasil sevdigini..Aişe bu düşüncesini peygamber efendimizle konusmadan edemedi."ey allah'in resulü,ben seviyor musun?""evet,ya aişe tabi seviyorum!".

Konunun Devamı:Nasil seviyorsun?

Yahudilik ve Hristiyanlık'ta Kadın

Yahudilik ve Hristiyanlık'ta Kadın Yahudilik'te Kadın; Devamlı günah işleme eyilimi olan bir yaratık olarak görülür, kadın aldatıcı bir put olarak adlandırılır. Yahudiler Hz.Adem veHavva'nın hikayesini anlatırlar.Hristiyanlık'ta Kadın; Hristiyanlığın kadınlara karşı davranışı Yahudulikten daha kötü olmuştur. Hristiyanlığa göre kadın şeytanca kötülüklere kapı açar, erkeği yasak ağaca götürür, Allah'ın emirlerini çiğner ve erkeğin ahlakını bozar. YAHUDİLİKTE KADIN Devamlı günah işleme eyilimi olan bir yaratık olarak görülür, kadın aldatıcı bir put olarak adlandırılır. Yahudiler Hz.Adem veHavva'nın hikayesini anlatırlar. Onlara göre Hz.Adem Allah'a itaat ettiği için cennette mesut bir şekilde yaşıyordu. Fakat karısı Havva yasak meyveye yemesi için Onu tahrik etti, onu kandırdı ve cennetten çıkardı. Sonra Alllah Havva'ya şöyle dedi: "Sana hamilelik acısı vereceğim. Sancılanarak bebek doğuracaksın. Sen daima kocana karşı eğilimli olacaksın. O sana hükmedecek. Yahudiler, bu efsaneden dolayı kadını lanetlemiş bir yaratık olarak kabul ediyorlardı. Yunan ve Hristiyan mitolojisinde de böyle bir olay geçer. Eski Yahudi toplumları kızı hizmetçi sayarlardı. Babasının onun utancından dolayı satma hakkına sahip olduğunu kabul ederlerdi. Kız miras alamazdı. Ancak babasının hiçbir erkek çocuğu yoksa o zaman alırdı. Her yahudi sabah duasında şöyle der: "EZELİ İLAHIMIZ, KAİNATIN KRALI BENİ KADIN YARATMADIĞIN İÇİN SANA HAMDOLSUN."

Konunun Devamı:Yahudilik ve Hristiyanlık'ta Kadın

İSLAM'IN KADINLA İLGİLİ TEMEL İLKELERİ

İSLAM'IN KADINLA İLGİLİ TEMEL İLKELERİ Kadın insan olma açısından erkek gibidir : Daha önce, diğer toplumlarda "Kadın insanmıdır, değilmidir?" tartışması yapılmaktaydı. Kimisi akıllı hayvan, kimisi yarım kalmış bir erkektir diyordu. İslam'ın kadınlar hakkında getirdiği temel islahatlardan biri budur. Cenab-ı Hak buyuruyor . "Ey insanlar sizi tek bir nefisten yaratan Rabbinizden korkun"(Nisa süresi 24) Allah resülü buyuruyor : "Muhakkak kadınlar erkeklerin bir parçasından başka bir şey değildir" 2- Daha önceki din adamlarının kadına yapıştırdıkları lanetlik durum bertaraf edildi 3- Kadın dindar olmaya, iman ve ibadete ehliyetlidir : Eğer iman edip ibadet yaparsa cennete girer. Küfredip isyan ederse cezalandırılır. Bu konuda erkekten hiçbir eksik yönü yoktur.
Konunun Devamı:İslam'in Kadinla İlgİlİ Temel İlkelerİ

Çocuğa hangi nezaket kuralları öğretilmeli?

Çocuğa hangi nezaket kuralları öğretilmeli?Toplum hayatında insan ilişkileri önemli bir yer tutar. Nezaketi, inceliği bir alışkanlık haline getiren; önce kendisine, sonra da karşısındakine saygılı olmasını bilen insanların, ihtiyaçlarını daha kolay temin edecekleri ve daha çok mutlu olacakları açıktır. Öyle ki kimi zaman bir teşekkür kimi zaman bir çiçek, hallolması zor birçok meselenin üstesinden gelebilir.Geleceğe uzanan çizgide çocuklarımızın edepli, nazik hanımefendiler ve beyefendiler olması için aile içi ilişkilerde eşler arası uyum, nezaket ve çocuğa yaklaşım tarzı büyük önem arz etmektedir. Nezaket kurallarının birçok tezahürü var; onları burada sayacak değiliz. Ancak aile içi ilişkilerde incelik ve samimiyetin topluma yayılacağı mukadderdir. Özellikle 2-6 yaş döneminde ailelerin çocuklarına kazandırması gereken birtakım nezaket kuralları vardır.

Konunun Devamı:Çocuğa hangi nezaket kuralları öğretilmeli?

Bilardo Kuralları

Bilardo Kuralları 14+1 Kuralları 1) 14+1 bir isteka topu ve 15 tane numaralanmış renkli topla oynanır. Toplar bir üçgen yardımıyla, üçgenin tepesindeki top piramit noktası üzerinde, 1 numaralı top sağ köşede ve 5 numaralı top sol köşede yer akacak şekilde dizilir.2) Oyun sırasında her oyuncu cebe düşüreceği hedef topu ve cebi deklare ettikten sonra nizami bir atışla cebe düşürdüğü her bir hedef top için 1 puan kazanır. Maç için önceden belirlenmiş toplam skora ilk ulaşan oyuncu maçı kazanır.3) Oyun sırası bant atışıyla belirlenir. Bu atışı kazanan oyuncu oyunu açma veya açılış hakkını rakibine kullandırma seçeneğine sahiptir.4) Bir oyunu açılış sırasında; Bir hedef top ve düşürmek istediği cebi deklare edip atışını yapmalı veya, isteka topunun bir topa ve sonra bir banta temasını sağlamalı ve buna ek olarak 2 hedef topun bant görmesini sağlamalıdır.

Konunun Devamı:Bilardo Kuralları

İNŞAAT UZMANI TERMİTLER

İNŞAAT UZMANI TERMİTLERDoğadaki hayvanlar, yaptıkları işlerde gösterdikleri akıl ile çoğu zaman insanları hayrete düşürürler. Kimi zaman ilginç beslenme şekilleri kullanırlar, kimi zaman bir alet kullanarak çalışırlar, kimi zaman da mimari projeler çizerek akıl almaz yuvalar yaparlar. Termitlerin de en bilinen özellikleri kuşkusuz ki yaptıkları inanılmaz yuvalardır. Her termit türü bulunduğu ortamın koşullarına uygun yuvalar yapar. Örneğin diğer bütün termitlerin aksine yağmurlu bölgelerde yaşayan bazı termitler, özel çıkıntılı çatısı olan mantar benzeri tepeciklerden oluşan yuvalar inşa ederler. Bu çatıların fonksiyonu şiddetli yağmurlarda tepeciklerin duvarlarına zarar gelmesini engellemektir. Suyun çok büyük bir bölümü bu çatının çıkıntısının kenarından kayar ve tepeciklerin duvarları bu sayede ıslanmaz bile.

www.obaforum.com

OKALİPTÜS AĞAÇLARI VE KOALALAR

OKALİPTÜS AĞAÇLARI VE KOALALAR
Bir koalanın vücudu, okaliptüs ağaçlarına tırmanabileceği ve okaliptus yapraklarını yiyebileceği şekilde yaratılmıştır. Gerçekten de, koalalar yaşamak için ihtiyaçları olan hemen hemen her şeyi okaliptüs yapraklarından alırlar, çünkü vücutları bu ağaçlar ile tam bir uyum içindedir. Örneğin okaliptüs yaprakları birçok memeli için zehirlidir, fakat koalalar onları rahatlıkla yiyebilirler. Çünkü yapraklardaki zehirli yağları parçalayabilecek yapıya sahip özel bir mideleri vardır. Bu yüzden bir koala her gün yaklaşık olarak 1 kg zehirli yaprağı hiçbir problem yaşamadan yiyebilir. Ayrıca koalalar ihtiyaçları olan suyun büyük bir kısmını da okaliptus yapraklarını yiyerek alırlar. Yılın belli zamanlarında okaliptüs yapraklarının üçte ikisi su taşır. Bu yüzden bir koala sadece yaprakları yiyerek, aylarca sıvı almadan yaşayabilir. Okaliptüs ağaçlarının tepeleri oldukça rüzgarlıdır. Bu yüzden koalaların sıcak kalabilmeleri için sırtlarında çok kalın bir kürkleri vardır. Zehirli bir bitki ile bir hayvan arasındaki bu uyum bize koalaların ve okaliptüslerin aynı yaratıcı tarafından yaratıldıklarını gösterir. Yarattığı her şeyi kusursuz yapan bu yaratıcı hiç kuşkusuz ki tüm alemlerin Rabbi olan Allah'tır.
Konunun Devamı:OkalİptÜs AĞaÇlari Ve Koalalar

Her yönüyle objektifler

11 Mayıs 2007 Cuma

Her yönüyle objektifler Fotoğraf makinelerinin çalışma prensibi insan gözünden esinlenerek geliştirilmiştir. Işığın şiddetini ayarlayan ve objektif üzerinde bulunan diyafram sistemi insan gözündeki orjinali iris ile hemen hemen aynı özelliklere sahiptir. Bir insan için gözü ne kadar önemliyse bir fotoğraf makinesi için de objektif o ölçüde önemlidir. Fotoğraf makinesinin dış dünya ile ilk temasını objektif sağlar. Bir objektifin kalitesi ve ışığa karşı olan hassasiyeti görüntü kalitesini doğrudan etkileyeceği için dikkat edilmesi gereken bir konudur. Görüntü kalitesinin doğrudan etkileyen en önemli değişkenlerden biri objektif kalitesidir. Keskin, net ve iyi kareler yakalamak için birinci şart iyi bir objektif kullanmaktan geçer.
Konunun Devamı:Her yönüyle objektifler

Fotoğraf Nedir?

Fotoğraf Nedir?Fotoğraf, doğada mevcut gözle görülebilen maddi varlık ve şekilleri, ışık ve bazı kimyasal maddeler yardımıyla ışığa karşı duyarlı hale getirilmiş film, kağıt veya her hangi bir madde üzerine saptayan fiziksel ve kimyasal bir işlemdir. Kelime Yunanca ışık anlamına gelen "photos" ve yazı anlamına gelen "graphes" kelimelerinden oluşmaktadır. Yani ışıkla yazmak anlamına gelmektedir. Fotoğrafçılık uluslararası bir dildir ve modern hayatta üçüncü bir göz vazifesi görür. Fotoğrafçılık bakmakla görmenin ayrı ayrı şeyler olduğunu kanıtlar. Fotoğraf bugünkü gelişme devrinde bir bilim ve diğer bilim kollarının da hiç şüphesiz ki en büyük yardımcısıdır.

Konunun Devamı:Fotoğraf Nedir?

Don Olayından Korunma Yöntemleri

Don Olayından Korunma Yöntemleri
Tarım ürünlerini don olayından korumak için çok çeşitli yöntemler uygulanmaktadır. Her yörenin iklim durumu yapılan tarımın şekli, yetiştirilen bitkinin özelliği ile ilgili tarım işletmesinin imkanları göz önüne alınarak, bu yöntemlerden en uygun, en pratik ve en ucuz olanı seçilmelidir. Tek bir yöntemle önlem alınabileceği gibi, gereken durumlarda bir kaç yöntem birlikte uygulanarak don olayının zarar yapması önlenebilir. Önemli olan konu, doğru ve en etken olan yöntemin seçilmesi ve doğru şekilde uygulanmasıdır. Genel olarak bu konuda 2 yöntem kullanılır:


Konunun Devamı:Don Olayından Korunma Yöntemleri

AĞAÇLARIN YAŞI NASIL BELİRLENİR?

AĞAÇLARIN YAŞI NASIL BELİRLENİR?Kesilmiş bir ağaç gövdesi üzerindeki halkaları çoğumuz biliyoruz. Bir ağacın yaşını belirlemek için öncelikle bu halkalardan yararlanırız. Aslında bu halkalar ağacın yaşı yanında daha birçok önemli bilgi barındırır. Ağaç halkalarının varlığı mevsimlerle yakından ilişkilidir. Mevsimsel farklılıkların bulunduğu kuzey yarıkürede büyüme sürekli olmayıp, ilkbaharla birlikte hızlanır, yazın azalır. İşte bu büyüme hızı farklılğından dolayı ilkbaharda oluşan odun dokuları açık renkli, yazın oluşan odun dokuları ise koyu renkli halkalar şeklinde görülür. Bu durumda bir açık ve bir koyu renkli halka bir yıllık bir büyümeye karşılık gelir. Yıllık halkalar diye bilinen bu halkaların sayısı ağacın yaşını vermektedir. Yıllık halkaların bize sunduğu bilgiler ağacın yaşı ile sınırlı değildir. Bu halkalar yardımıyla;
Konunun Devamı: AĞaÇlarin YaŞi Nasil Belİrlenİr?

Faydalı Bitkileri

Faydalı Bitkileri ADAÇAYI Mide ve bağırsak gazlarını giderir. Mide bulantısını keser.Hazım sisteminin düzenli çalışmasını sağlar. Göğsü yumuşatır. Astım hastaları için yararlıdır.Bu uyarıcı bitki kan dolaşımını hızlandırır. Hücre yenilenmesini ve cildin elastikiyetinin artmasını sağlar. Bu bitkiyle sivilcelerinizden de kurtulabilirsiniz. AHUDUDUKanı temizler, vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Terletir ve idrar söktürür. Kabızlığı giderir. Vücuda dinçlik verir. ALOE VERA(SARISABIR) Eski yunanlılarında güzelleşmek için kullandıkları bir bitki. Yıpranmış ciltleri onarmak ve nemlendirmek için son derece yararlı. Akne sıcaktan kaynaklanan kaşıntılara karşı cildi koruyor. Yıpranmış saçları onarıyor ve nemlendiriyor. ASMAYaprakları ile yapılan ilaçlar kanamayı durdurur. Vücuda kuvvet verir. Sarılığı keser. İshali durdurur. AVOKADOÇok kalorili olmasına rağmen içerdiği Glutathion süper bir hücre koruyucusudur, çünkü en iyi antioksidanttır. Antioksidantlar hücrelerin yaşlanmasını yavaşlatırlar ve kanseri önlerler. Tüm meyveler arasında protein bakımından en zengin olanıdır. Bol miktarda E vitamini de içerir.Bu vitamin kalp ve deriyi koruyarak dolaşımı düzene sokar. Ayrıca potasyum ve B6 vitamini de içerir. Kadınlar açısından çok gereklidir. AYRIKOTUİdrar söktürür. Böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Buralardaki iltihapları da giderir. AYVAİshal ve dizanteriyi keser. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirir. İnce bağırsak iltihabını giderir. Kanı temizler. Çarpıntıyı dindirir.
Konunun Devamı:Faydalı Bitkileri

Bitki Kolleksiyonculuğu

Bitki kolleksiyonculuğu, tarihi çok eskilere dayanan bir uğraş olmuştur insanlar için... Örneğin Eski Mısır duvar resimlerinden birinde İ.Ö. 1495 yılıda kayıtlara geçmiş bir bitki toplama gezisi tasvir edilmiştir. 19. Yüzyılda ve 20. Yüzyılın başlarında bitki toplayıcılığı ve kolleksiyonculuğu doruk noktasına ulaşmış ve cesur botanikçiler ve maceraperest bitki toplayıcıları dünyanın her köşesinden bitki örnekleri toplamıştır. Bitki ve yaprak kolleksiyonculuğu, botanikçilerin yaptıkları mesleki bir çalışma niteliğinde olduğu gibi, hobi olarak yapılacak uğraşların en güzellerinden birisidir...
Konunun Devamı:Bitki Kolleksiyonculuğu

İstanbul'un Fethinin Kazandırdıkları ve İkinci Fethe Hazırlık

10 Mayıs 2007 Perşembe

Hicrî 857 ve Milâdî 29 Mayıs 1453 tarihi İstanbul’un fetih tarihi olduğunu herkes biliyor. Biz, bilinenleri tekrar etmekten ziyâde, fetih münâsebetiyle, fethin İstanbul’a ve bütün dünyaya kazandırdıkları üzerinde durmak istiyoruz.Resûlüllah’ın Medhine Mâsadak Olan Fetih Ve FâtihFethin müjdesini Hz. Peygamber, “İstanbul mutlaka feth olunacaktır; Onu fetheden komutan ne güzel bir komutandır ve o fetih ordusu da ne güzel bir ordudur” ifadesiyle açıkça ve dokuz asır evvel müjdelemiştir. Bir milyon hadisi ezberine alan İmam Ahmed bin Hanbel’in Müsned adlı eserinde ve Hadis İmamı Hâkim’in Müstedrek adlı eserinde sahih olarak naklettikleri[1] bu doğruluğunda şüphe bulunmayan hadisdeki medhe, başta Hz. Muâviye olmak üzere çok sayıda İslâm Halife si nâil olabilmek için seferler tanzim eylemişlerdir. Bunların içinde Yıldırım Bâyezid de vardır. En son bu müjdeye nâil olmak isteyen ise, Fâtih ’in babası Sultân Murad II’dir. Fetih hazırlıklarını sürdürürken âlimlerler de meşveret etmiştir. Bir kısım tarihçilerin iddia ettiği gibi isticvâb için değil belki fetih meselesini istifsâr için davet ettiği Hacı Bayram Veli’ye meseleyi açmıştır. Ancak Kur’an ve Sünnet’in mana âlemlerinden haberdar olan Hacı Bayram Veli Hazretleri, bu fethin kendisine değil, oğluna nasib olacağını, çok ince bir mana diliyle, Sultân Murad II’ye hatırlatmıştır. Sultân Murad II’nin Fâtih’i 14 yaşında tahta geçirmesinin altında da bu mana yatmaktadır.
Konunun Devamı:İstanbul'un Fethinin Kazandırdıkları ve İkinci Fethe Hazırlık

İstanbul'un Fethi ve Avrupa Ticari Faaliyetlerine Etkisi

İstanbul'un Fethi ve Avrupa Ticari Faaliyetlerine Etkisi Osmanlı Devleti’nin uzun dönemde gerileyişinin sebepleri üzerinde durulurken yaygın bir kanaat olarak mektep kitaplarına kadar inen Osmanlıların ticârete gereğince önem vermeyişleri zikredilir. Osmanlı Türklerinin fetih ve cengâverlikle, devlet idaresiyle ilgilendikleri, bu iki sahanın dışındaki işleri kendilerine layık görmedikleri, sanat ve ticâreti zahmetli ve hakir gördükleri, bu tür faaliyetleri gayrimüslimlere bıraktıkları, yabancı devletlerle imzalanan ticâret anlaşmalarının hep tek taraflı işlediği,Türklerin imparatorluk sınırları dışına çıkmadıkları, enerjilerini ticâretin geliştirilmesine sarf etmedikleri, ticâretin onların zihin dünyalarında herhangi bir yer işgal etmediği, ticâretle ilgili kararlarında yanıldıkları ve ticâret yollarındaki değişmenin farkında olamadıkları gibi düşünceler ile Osmanlının ticâretten uzaklığı vurgulanır.Bu düşünceler Batı müelliflerinin ortaya attığı, ancak bizde de benimsenen bir tezdir. Ne var ki gerçeği yansıtmaktan uzaktır. Zira, altı yüz yıllık hükümranlık serüveninde uluslararası dengelerde söz sahibi olmuş bir devletin bu başarısını sadece siyasi ve askeri alanda gösterdikleri performans ile açıklamak mümkün değildir. Bu başarı büyük bir iktisadi ve ticari güç ile devamlı beslenmiştir.
Konunun Devamı:İstanbul'un Fethi ve Avrupa Ticari Faaliyetlerine Etkisi

Mütareke Döneminde Yapılan Saltanat Şuraları

Mütareke Döneminde Yapılan Saltanat Şuraları
ÖZETİslâm ve Türk Devlet geleneğinin bir unsuru sayılan şûrâ ve şûrâ benzeri Meclisler, Osmanlılar tarafından da oluşturuldu. Osmanlı yöneticileri yaşanılan bunalımları bu yöntemle aşmaya çalıştılar. Mütareke döneminde ilk saltanat şûrâsı, İzmir’in işgali, bu işgalin toplumda yarattığı infiali ve ülkenin parçalanmaktan kurtarılması gibi yaşamsal konuları görüşmek üzere toplandı. İkincisi ise, Sevr Barış Antlaşması’nın kabul edilmesi, ya da edilmemesi sorununu tartışmak üzere oluşturuldu. Aslında ikincisi, iktidarın daha önce verdiği kararı geniş bir kitleye onaylattırmak için gerçekleştirildi. Anayasa ile çerçevesi çizilen meşruti sistemde dayanağı olmayan bu tür çözümler, yönetici elitin sorumluluğunu hafifletmediği gibi ülkenin kurtarılmasına da katkıda bulunmadı. Elbette halkla beraber çözümün aranması gerekirdi.Anahtar KelimelerMütareke Dönemi, Şûrâ, Saltanat Şûrâsı, Sevr Barış Antlaşması, İstanbul Hükûmeti, Damat Ferit Paşa.

Konunun Devamı:Mütareke Döneminde Yapılan Saltanat Şuraları

Türk Bayrağı Kanunu (Cumhiriyet Tarihi )

AmaçMadde 1 -
Bu Kanunun amacı Türk Bayrağının şekli, yapımı ve korunması ile ilgili esas ve usulleri belirlemektir.Bayrağın Şekli ve YapımıMadde 2 - Türk Bayrağı, bu Kanuna ekli cetvelde gösterilen şekil ve oranlarda olmak kaydıyla beyaz ay - yıldızlı albayraktır.Bayrak ile özel bayrakların (sembolik bayrak, özel işaret, flama, flandra ve fors) standartları, hangi kumaş ve maddelerden yapılacağı tüzükte gösterilir.Bayrağın Çekilmesi ve İndirilmesi Madde 3 - Bayrak, kamu kurum ve kuruluşlarıyla yurt dışı temsilciliklerine ve kamu kuruluşlarıyla gerçek ve tüzelkişilerin deniz vasıtalarına çekilir. Yurt içinde ve yurt dışında yetkililerin araçlarına takılır.Bayrak çekilirken ve indirilirken tören yapılır. Bayrak törenlerinin gereken biçimde yapılmasından o mahaldeki yetkili amirler sorumludur.

Konunun Devamı:Türk Bayrağı Kanunu

30 Ağustos ve Türk Ordusu ( Nihal ATSIZ )

30 Ağustos deyince, tabii, akla hemen Türk ordusu geliyor. Türk ordusunu düşününce de, insan, ister istemez geçmişin derinliklerine giderek bir savaşlar destanını gururla hatırlıyor.Tarihimiz her şeyden önce bir kavgalar tarihidir. Eşsiz kahramanlıklarla, kumandanlık sanatının şaheser örnekleriyle dolu bir kavgalar tarihi ve tarihin seçkin ordusunun destanı…Türk ordusunun ne zaman kurulduğunu, daha doğru bir deyimle, Türk savaşçılarının ne vakit ordu haline geldiğini, kesin olarak bilmiyoruz. Tarihin aydınlığına çıktığımız zaman ordumuz vardı. Hem de ne ordu?...Destana “Oğuz Han” diye geçen büyük imparatorumuz Tanrıkut Mete yahut Motun’un yarattığı o bulunmaz ve yenilmez ordu… Tanrıkut Mete, disiplinin bir ordu için yiğitlikten de üstün olduğunu anlamıştı. Tarihin en disiplinli ordusunu bu düşünceyle kurdu ve askerlerine öyle bir ruh aşıladı ki ne buyruk verse körükörüne yapılıyordu. O kadar ki, Tanrıkut buyruğu verdiği için servetleri olan atlarını ve sevgilileri olan nişanlıları ile evdeşlerini hedef yaparak vurmaktan çekinmediler.Bugünün yumuşamış insanları, şüphesiz, böyle bir şeyi yapamaz ve yaptıramazlar. Fakat az kuvvetle çok iş yapmak, büyük devlet kurmak ve millet yaratmak isteyenlerin felsefesi de pörsük bir ruha dayanamaz. Tanrıkut Mete, Türk milletinin edebi disiplinini kurdu ve bütün dünyaya askeri disiplinin ne olduğunu, neler yapabileceğini gösterdi.
Konunun Devamı:30 Ağustos ve Türk Ordusu ( Nihal ATSIZ )

Kocatepe'nin Batırılması (Cumhiriyet Tarihi)

Kocatepe'nin Türk Uçaklarınca Batırılması 21 Temmuz 1974, Kıbrıs açıkları İngiltere, Türkiye ve Yunanistan'ın garantörlüğünde 1960'da resmen kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti adadaki iki etnik topluluk arasındaki ilişkileri bir sisteme bağladıysa da Türkler ve Rumlar arasındaki sorunlar bir türlü sona ermiyordu. Her iki topluluk içinde de adanın Türkiye'ye ve Yunanistan'a bağlanması için faaliyetler sürüyor, zaman zaman da saldırılar ve katliamlar meydana geliyordu.1963, 1964 ve 1967'de kanlı olaylar cereyan etmiş ve Türkiye "soydaşlarını kurtarmak üzere" adaya silahlı müdahalede bulunmaya bile kalkışmıştı. 1964 olaylarından sonra Başbakan İsmet İnönü Kıbrıs'a çıkartmayı ciddi ciddi düşünmüş ama hem 5 Haziran 1964'deki ünlü "Johnson Mektubu" hem de Türk ordusunun bu çapta bir amfibik harekatı yürütecek olanaklara sahip olmaması üzerine çıkartmadan vazgeçilmişti.

Konunun Devamı:Kocatepe'nin Batırılması

TÜRKİYEDEKİ BİTKİ TOPLULUKLARI Relikt (Kalıntı)

9 Mayıs 2007 Çarşamba

TÜRKİYEDEKİ BİTKİ TOPLULUKLARI Relikt (Kalıntı)Bitki: 4.Zamandaki buzul devrinde yaşayabilen iklimlerin ısınmasıyla günümüzde dağların yüksek kesimlerindeki soğuk alanlarda yaşamını sürdüren eski devre ait bitkilerdir. Endemik Bitki: Ancak sıcak iklimlerde yetişen ama ülkemizde Torosların güneye bakan sıcak yamaçlarında yetişme ortamı bulabilen bitkiler. Geniş Yapraklılar: Kayın,Kestane,Meşe, Dişbudak,Ihlamur, Kavak İğne Yapraklılar: Ladin, Köknar, Sarıçam, Karaçam, Kızılçam A – ORMANLAR 1.Karadeniz Ormanları: Türkiye ormanlarının %25’idir. Nem ve Yağış fazla olduğundan çeşitlilik fazla ve bitki örtüsü gürdür. Bu ormanlar; • Doğudan Batıya • Alçaktan Yükseğe • Kuzeyden Güneye doğru yükselti ve yağışın değişmesine paralel olarak farklılaşır. 2.Batı Anadolu Ormanları: Çanakkale Boğazı ile Ege Kıyılarını kapsar. Kuzeyde Karadeniz ormanlarındaki benzerlik güneye doğru Akdeniz ormanlarına dönüşür. 2. Akdeniz Ormanları: Karedeniz ormanlarından farkı kuraklığa dayanıklı olmalarıdır. Kıyıda 1000 m.lere kadar çıkan Maki kuşağının sona erdiği yerde başlayan orman kuşağı Toros Dağları boyunca uzanır. Sadece kuraklığa dayanabilen iğne yapraklı orman kuşağı yer alır. Bu ormanlar Karadeniz ormanları kadar gür değildir. TÜRKİYEDEKİ BİTKİ TOPLULUKLARI Relikt (Kalıntı) Bitki: 4.Zamandaki buzul devrinde yaşayabilen iklimlerin ısınmasıyla günümüzde dağların yüksek kesimlerindeki soğuk alanlarda yaşamını sürdüren eski devre ait bitkilerdir. Endemik Bitki: Ancak sıcak iklimlerde yetişen ama ülkemizde Torosların güneye bakan sıcak yamaçlarında yetişme ortamı bulabilen bitkiler. Geniş Yapraklılar: Kayın,Kestane,Meşe, Dişbudak,Ihlamur, Kavak İğne Yapraklılar: Ladin, Köknar, Sarıçam, Karaçam, Kızılçam A – ORMANLAR 1.Karadeniz Ormanları: Türkiye ormanlarının %25’idir. Nem ve Yağış fazla olduğundan
DEVAMI:TÜRKİYEDEKİ BİTKİ TOPLULUKLARI Relikt (Kalıntı)

Karstik Birikim Şekilleri (çoğrafya)

Karstik Birikim Şekilleri
Kimyasal birikim şekilleri, kalsiyum karbonatça zengin suların içindeki karbondioksit gazının uçması ve kalsiyum oksidin (kirecin) tortulanmasıyla oluşur. Karstik birikim şekilleri sarkıt, dikit ve travertendir.Sarkıt-Dikit Kalsiyum karbonatça zengin suların mağara tavanından sızarak içindeki kirecin tavanda birikmesi ile sarkıtlar, damlayarak tabanında birikmesi ile dikitler oluşur. Karstik alanlardaki mağaralarda görülen bu şekillerin en güzel örnekleri Damlataş Mağarası’nda bulunmaktadır.TravertenGenellikle sıcak su kaynaklarının yakınında ve kalsiyum karbonatlı suların yayılarak aktığı alanlarda, kirecin çökelmesi ile oluşan basamaklardır. En güzel örnekleri Denizli-Pamukkale’dedir.

Devamı:Karstik Birikim Şekilleri

İklim Bölgelerine Göre Akarsu Rejimleri (çoğrafya)

İklim Bölgelerine Göre Akarsu Rejimleri
Sıcaklık ve yağış koşulları ile akarsuların taşıdıkları su miktarı ve akım düzeni arasında sıkı bir ilişki vardır. Farklı iklim bölgelerindeki akarsuların rejimleri birbirinden farklı olabilir. Ancak iklim bölgelerinin yüksek ve karlı bölümlerindeki akarsuların rejimleri benzerdir. Kar erimelerinin olduğu dönemlerden akım yükselir. Kış aylarında kar yağışının fazla olması akımın düşük olmasına neden olur.Yağmurlu Ekvatoral İklimde Akarsu Rejimi : Bu iklim tipinde yağışlar bol ve yağış rejimi düzenli olduğu için Ekvatoral bölge akarsuları yıl boyunca bol su taşır. Örneğin Amazon ve Kongo nehirleri.Yağmurlu Okyanusal İklimde Akarsu Rejimi : Bu iklim tipinde yağışların bol ve düzenli olması nedeniyle akarsular yıl boyunca bol su taşır. Örneğin İngiltere’deki Thames NehriMuson İkliminde Akarsu Rejimi : Bu iklim tipinde yaz yağışları nedeniyle akım yükselir. Kış kuraklığı akım düşer. Örneğin Ganj ve İndus nehirleri.


Devamı:İklim Bölgelerine Göre Akarsu Rejimleri

Roma'daki Colosseum

Roma'daki Colosseum Colosseum, Roma'nın sembolü haline gelmiş bir anfitiyatrodur. Asıl adı Flavium Amfitiyatrosu'dur. Colosseum adı eskiden bu eserin yakınında bulunan Nero'nun çok büyük bir heykelinden dolayı verilmiştir. Colosse "çok büyük" anlamına gelir.70 yılında imparator Vespanianus tarafından başlatılan inşaa işlemi, 82 yılında Titus tarafından bitirilmiştir.Amfitiyatro, çevresi 527 metre olan bir elips şeklindedir. 4 katlı olan yapının yüksekliği 50 metredir. En alt katı yerden 4 metre yüksektir. Yapının, imparator için ayrılan ve diğerlerinden daha geniş olan dört ana giriş haricinde 80 adet girişi vardır. Colosseum 50 - 55.000 kişi alabiliyordu. Girişler bu kalabalığı 5 dakikada boşaltabilecek şekilde dizayn edilmiştir.Yapının dışında traverten, iç kesimindeyse tüf ve tuğla kullanılmıştır. İçerisi üç ana kısma ayrılmıştır. Bunlar; arena, podyum ve mahzen kısımlarıdır. ColosseumRoma İmparatorluğu devrinde sirk oyunları, araba yarışları ve gladyatör gösterileri yapılan Colosseum, 19. yüzyıla kadar dünyanın en büyük anfitiyatrosu idi. Günümüzde bile modern stadyumların mimarilerinde örnek olarak alınmaktadır.

dünya tarihi hakkında daha fazla bilgi için:http://www.obaforum.com/dunya_tarih-f37.html

israil in kayıp on kabilesi

israil in kayıp on kabilesi Zaman: İÖ 8. yüzyıl ve sonrası Mekân: İsrail"Bundan dolayı" Rab diyor, "işte artık: İsrailoğullarını Mısır diyarından çıkarmış olan Rabbin varlığı hakkı için değil, ancak, İsrailoğullarını şimal diyarından, kendilerini sürmüş olduğu bütün memleketlerden çıkarmış olan Rabbin varlığı hakkı için, diyecekleri günler geliyor. Ve atalarına vermiş olduğum topraklarına onları tekrar getireceğim." YEREMYA 16: 14-15İÖ 721'de Asur kralı Büyük Şarrukin, ordusuyla güneye yürüyüp Suriye'den geçti ve İsrail Krallığı'na saldırdı. Başkent Samiriye'yi yerle bir etti, milletin liderlerini aileleriyle birlikte çiftçiler, zanaatkarlar ve tüccarlar olarak yeni bir hayata başlamaları için Suriye'nin kuzeyine sürgüne gönderdi.İsrail milleti o zaman Reuben, Gad, Aşer, Efraim, Manasseh, Dan, Naftali, İssahar, Simeon ve Zebulon kabilelerinden oluşuyordu ve sürgünler bu nüfusun yalnızca bir azınlığını oluşturmakla birlikte popüler folklora İsrail'in Kayıp On Kabilesi olarak geçtiler.

DEVAMI:israil in kayıp on kabilesi

Divan edabiyat 18.yy

7 Mayıs 2007 Pazartesi

Divan edabiyat 18.yy Enderunlu Fâzıl Yaşadığı dönem: 18.yy Hayatı: Akka'da doğmuş, İstanbul'a getirilerek enderunda yetiştirilmiştir. Asıl adı Hüseyin'dir. Saray okulu olan enderunda çok iyi bir öğrenim görerek yetişen Fâzıl, zevk ve eğlenceye aşırı düşkünlüğü, çapkınlığı yü¬zünden bir süre sonra saraydan çıkarılmıştır. Bundan sonra kendini kapıp koyuveren şair 12 yıl kadar derbeder bir hayat yaşamış, sonunda bu du¬rumunu anlatan kasideleriyle dönemin padişahı III. Selim'in dikkatini çekmeyi başarmış ve kendisine Rodos'taki vakıfların idaresiyle ilgili bir görev verilmiştir. Ardından görevli olarak Halep ve Erzurum'da bulunmuştur. Şiirlerinde hemen daima kendi hayatını anlatan şair, Erzurum ve çevresinde başından geçenleri iki kasidesinde dile getirmiştir. Ömrünün daha sonraki günlerini de sıkıntılı ve maceralı geçiren Fâzıl, 1810 yılında İstanbul'da ölmüştür.
Devamı:Divan edabiyat 18.yy

Deyİmlerİn ÖykÜsÜ

Deyİmlerİn ÖykÜsÜ AKLA KARAYI SEÇMEK(Bir işin üstesinden gelene kadar çok zorluk çekmek, güçlükle başarmak)Dinimize göre, sabah namazının kılınma vakti, güneş doğuncaya kadar geçerlidir. Ortalık ağarmaya başlayıp da ak iplik ile kara iplik birbirinden seçilinceye kadar sabah namazı kılma süresi devam eder. Ağır hastalar bütün gece sancı ve ızdırap içinde kıvranarak uyuyamadıklarından, sabahı zor ederler.
Devamı:Deyİmlerİn ÖykÜsÜ

Türkçenin lehçeleri ve yayıldıkları coğrafya

Türkçenin lehçeleri ve yayıldıkları coğrafya Burada, (biri dışında) tüm Türk topluluklarının kendi dillerini yani Türkçenin lehçelerini ve şivelerini anadil olarak konuştukları kabulu kesinlikle yanlış olmayacaktır. İkinci dil olarak ise, geçmişte veya günümüzde de bağımlı bulundukları devletlerin resmi dilini konuşmaktadırlar. Bunlar içinden en önemlileri Rusça, Çince, Farsça, Bulgarca ve Ukraynaca'dır. Kuşkusuz bu dillere ayrıca Arapça, Yunanca ile 1960'dan sonra Türklerin isçi olarak yabancı ülkere göçü sonucu öğrendikleri diller olan Almanca, Hollandaca Fransizca ve İngilizce de eklenebilir. Anadolu Türkçesi Anadolu Türkçesi, Türk dilleri içinde Oğuz dilleri grubunda yer alır. Toplam nüfusları 60 milyona yaklaşan ve Anadolu, Trakya, Kuzey Kıbrıs'ta (Kıbrıs'taki Türk nüfusu yaklaşık 140 bindir) yaşayan Anadolu Türkleri tarafından konuşulan bu dil, Türk lehçeleri arasında en büyük grubu oluşturur. Ayrıca bu lehçe, şu Türk azınlıklarının da ana dilini oluşturmaktadır:
Devamı:Türkçenin lehçeleri ve yayıldıkları coğrafya

Söz Sanatları ve Örnekleri

SÖZ SANATLARIMECÂZLARMecâz, bir kelimeyi hakikî anlamı dışında kullanmaktır. Mecâz sanatları da kelimenin mecâzî anlamı ile ilgilidir. Biz bu bölümde kelimelerin mecâzî ve hakikî anlamları ile alâkalı sanatları vermeyi hedef aldık. Bu bahisde ele aldığımız teşbih sanatı, her ne kadar bir benzetme sanatı olsa da yine kelimenin anlamı ile alâkalı olması yönünden bu bölümde ele alınmıştır. Bu bâbda incelenen sanatlar şunlardır:1.Teşbih2. Mecâz-ı Mürsel3.İstiâre4.Kinâye5.Teşhis ve İntâk6.Tarîz

Devamı:Söz Sanatları ve Örnekleri

AtatÜrk'Ün Edebİyatla İlgİlİ GÖrÜŞlerİ

Edebiyatın tanımını yapan Atatürk der ki:Edebiyat denildiği zaman şu anlaşılır: Söz ve manayı, yani insan dimağında yer eden her türlü bilgileri ve insan karakterinin en büyük duygularını, bunları dinleyenleri veya okuyanları çok alakalı kılacak surette söylemek ve yazmak sanatı.Bugün içindir ki edebiyat, ister nesir halinde olsun, ister nazım şeklinde olsun, tıpkı resim gibi, heykeltıraşlık gibi, bilhassa musiki gibi, güzel sanatlardan sayıla gelmektedir.Bu tanımdan sonra edebiyatın amaç ve hedefini çizmiş.
Devamı:AtatÜrk'Ün Edebİyatla İlgİlİ GÖrÜŞlerİ

Antoloji Nedir?

Antoloji
Edebiyat eserlerinden seçme parçaları bir araya toplayan kitaplara denir. Yunanca'daki "anthos" (çiçek) ile "legein" (toplamak) kelimelerinden türemiştir. İlk antolojileri Eski Yunanlılar derlemişlerdir. Bilinen ilk antoloji M.Ö. II. yüzyılda derlenmiştir. "Çelenk" adındaki bu antolojinin derleyicisi Gadara'lı Meleagros'tur.I. yüzyılda da, Makedonyalı Philippos buna benzer bir "çelenk" meydana getirmiştir. II. yüzyılda ise, Diagenianus ilk kez olarak "Anthologion" (antoloji) adı altında bir derleme yapmıştır. Hemen hemen aynı sıralarda Sardeis'li Straton da bir şiir antolojisi derledi. Bu saydığımız eserlerin çoğu bugün kaybolmuş bulunmaktadır.
Devamı:Antoloji Nedir?