TÜRKİYE’NİN MATEMATİKSEL VE ÖZEL KONUMU

12 Şubat 2009 Perşembe

TÜRKİYE’NİN MATEMATİKSEL VE ÖZEL KONUMU

Matematik Konumu ve Etkileri

Türkiye, Kuzey Yarım Küre’de, 36-42 derece kuzey enlemleriyle 26-45 derece doğu boylamlarında arasında yer alır. Bu durumu ülkenin kutuptan çok Ekvator’a yakın olmasına ve ılıman kuşakta bulunmasına neden olmuştur. Bu durum, Türkiye’nin iklimi üzerinde etkili olmaktadır. Onun için Türkiye’nin iklimi ne kutup bölgelerindeki kadar soğuk, ne de ekvatoral bölgedeki kadar sıcak ve yağışlıdır.

Özek Konum ve Etkileri

Türkiye özel konum bakımından çok çeşitli özelliklere sahiptir. Bunlar aşağıdaki başlıklar halinde belirtilir.

• Asya, Avrupa ve Afrika kıt’alarından oluşan ve Dünya Adası olarak isimlendirilen kara parçaları arasında menteşe durumundadır. Doğu ile batıyı, kuzey ile güneyi birbirine bağlar.

• Türkiye dünya üzerinde iki kıtada toprakları bulunan üç ülkeden (diğerleri Rusya Federasyonu ve Mısır’dır) biridir.

• Kafkas, balkan ve Orta Doğu ülkeleri arasındadır.

• Doğu Akdeniz’de bir yarım ada durumunda olup üç tarafı denizlerle çevrilidir.

• İstanbul ve Çanakkale boğazlarıyla Ege denizi üzerinden Akdeniz’e, oradan da okyanuslara bağlantısı vardır.

Türkiye çok çeşitli yönlerden bir köprü görevi yapar:

 Asya ile Avrupa Kıt’aları arasında,

 Avrupa ülkeleriyle Orta Doğu ülkeleri arasında,

 Batı ile Doğu ülkeleri arasında,

 Müslüman ülkeleri ile Hristiyan ülkeleri arasında,

 Sanayi ülkeleri ile petrol ve tarım ülkeleri arasında,

 Doğu kültürü ile Batı kültürü arasında,

 Serbest ekonomi düzeni uygulayan ülkelerle devletçi ekonomi düzeni uygulayan ülkeler arasında köprü görevi yapmaktadır.



Türkiye Asya ile Avrupa kıt’alarında bulunan sekiz ülke ile sınır komşusudur. Türkiye biri büyük (Anadolu) diğeri küçük (Trakya) iki yarımadadan oluşan bir ülkedir. Dünya üzerinde sayılı ülke, bu kadar çok ülkelerle sınır komşusudur. Çok ülkeyle sınır komşusu olmak, jeopolitik yönden olumsuz bir özelliktir. Ayrıca bu sınırların uzun olması ve topoğafik engellerin bulunmaması da Türkiye için sorunlar yaratmaktadır.
DEVAMINI OKU

OSMANLI DEVLETİ' inde COĞRAFYA

OSMANLI DEVLETİ' inde COĞRAFYA
OSMANLI DEVLETİ’NİN DOĞUŞU, YÜKSELMESİ VE GERİLEMESİNDE COĞRAFYANIN ÖNEMİ

Osmanlı Beyliği’nin Coğrafyası
Bir devletin genişlemesi ve büyümesinde, kuruluş yerinin coğrafyası büyük önem taşır. Dünya tarihinde yer almış olan bütün devletlerin kuruluş yerinin coğrafi özellikleri incelendiğinde, bu önem daha iyi bir şekilde anlaşılır. Tarihte çok sayıda devlet, kuruluş yerinin müsait olmayışından ötürü, ya kurulduktan az bir zaman sonra yıkılmış ya da pek gelişemeden varlığını sürdürebilmişlerdir. Öte yandan bazı devletler de, müsait bir coğrafyada kurulmanın avantajını kullanarak, kısa sürede genişleyerek büyük devlet olmuşlar ve uzun yıllar varlıklarını korumuşlardır. Böyle bir avantajı kullanan devletlerin başında, Osmanlı Devleti gelmektedir.
Osmanlı Devleti’nin kuruluş yeri, Söğüt kasabası ve yakın çevresidir. Beyliğin kurulduğu yıllardaki (1300) sahip olduğu toprak alanı, ancak 9.065 km².dir. Oldukça dar bir alan olan bu bölge, Söğüt kasabası ve çevresini teşkil eder. Bu yörenin coğrafyasına bakıldığında bazı özellikler göze çarpar. Anadolu Selçukluları tarafından Ertuğrul Gazi’ye verilen ve Beyliğin doğum yeri olarak da nitelendirilen bu yöre; Domaniç Dağı’nın kuzeydoğu eteklerinden doğu-kuzeydoğu doğrultusunda Sakarya nehrinin çizdiği kavise kadar uzanan geniş çayırlık alanlardır. Söz konusu bu alanın güneydoğusunda Selçuklu kalesi olan Eskişehir, kuzeybatısında ise Bizans’ın önemli kalelerinden olan Bilecik kalesi yer almaktadır.
Osmanlı Beyliği coğrafyasına bakıldığında, doğusunda Sakarya Nehri ve onun ötesinde oldukça sarp ve dik görünümlü Köroğlu dağları bulunmaktadır. Bu nedenle Ertuğrul Gazi’yi ve oğlu Osman Gazi’yi, coğrafyası daha müsait olan kuzey , güney ve batıya doğru yöneltmiştir. Güneydoğuda yer alan Eskişehir ve İnönü’yü içine alacak şekilde olan geniş arazi parçası, Selçuklular tarafından Osmanlı Beyliğine bağışlanmıştır. Yörenin batısında yer alan İnegöl Ovası ve ötesinde tatlı bir meyil gösteren Domaniç yaylaları ile kuzeybatıda Sakarya vadisi boyunca yer alan Bilecik ve ötesi oldukça cazip coğrafyalar oluşturmaktaydı. Bu nedenle Osmanlı müsait olan coğrafyanın akışına kapılarak topraklarını genişletmiştir. Ancak sırtını bölgenin en yüksek dağı olan Uludağ (Keşiş)’a dayamış olan Bursa en korunaklı bölgede bulunuyordu. Domaniç yaylarından Bursa kalesi ve çevresindeki uçsuz bucaksız ovalar, çok cazip görünüyordu.
Osmanlı Beyliği toprakları, bugünkü anlamda ele alındığında bile, genişlemenin yönünün neden batıya doğru olduğu açıkça ortaya çıkar. Yöre bugün için Türkiye’nin 7 Coğrafi bölgesinden 4’ü olan İç Anadolu, Karadeniz, Marmara ve Batı (Ege) Bölgelerinin tam kesişme noktasında yer almaktadır. İklim ve bitki örtüsü bakımından ele alındığında ise geçiş bölgesini temsil etmektedir. Batısında ormanlar, tarım için elverişli ovalar ve hayvancılık için ideal yaylalar bulunmaktadır. Oysa doğu bölümünde ise, tarım ve hayvancılığı güçleştiren coğrafya bulunmaktadır. Eskişehir ve daha doğusunda, karasal iklimin ortaya çıkardığı bozkır ve yeknesak bir coğrafya görülmektedir. Batı ve kuzey bölümünde ise Karadeniz iklimi ile Akdeniz ikliminin geçiş bölgesini oluşturan ve insan yaşamı için dünyanın en ideal iklimi olan geçiş ikliminin (Marmara) ortaya çıkardığı, tarım ve hayvancılığın yoğun bir şekilde yapıldığı coğrafya yer almaktadır. Ulaşım bakımından ele alındığında, Ankara, Konya istikametinden gelip Eskişehir- Bursa, Eskişehir-Bilecik-İstanbul yollarının kesişme noktasında bulunmaktadır. Gerek Eskişehir, gerek Bursa ve gerekse Bilecik istikametinde uzanan doğal yollar, Türk fetihlerinin istikametlerini belirlemiştir. İşte bu cazip coğrafya ki, Osmanlı Beyliği’nin , kuzeye ve batıya yönelmesinde etkili olmuştur.
Osmanlı Beyliği’nin kuzeyde hızlı ilerlemesine bir sebep olarak da, doğal afetlerin sebep olduğu söylenir. 1300 yılında Sakarya nehri taşmış ve büyük bir sel felaketi yaşanmıştır. Sel, Sakarya nehri yatağının genişlemesine ve değişmesine, bu arada vadi boyunca yer alan Bizans’a ait istihkamların tahrip olmasına yol açmıştır. Bizans kaynaklarında, “Tanrısal gazabın bir işareti” olarak kabul edilen bu sel felaketi, Bizans’ın ekonomisini de altüst etmiştir. İstihkamları yıkılmış, ekonomisi bozulmuş zayıf Bizans karşısında Türkler üstün duruma geçmişler ve kolaylıkla kuzeyde ard arda fetihler gerçekleştirmişlerdir.
DEVAMINI OKU

Türkiye’nin Coğrafi Konumu ve Özellikleri

Türkiye’nin Coğrafi Konumu ve Özellikleri
Türkiye Kuzey Yarım Küre’de, eski dünya karalarının birbirine en çok yaklaştıkları stratejik bir bölgede yer alır. Buna bağlı olarak matematiksel ve özel konumu ülkenin sosyal, politik ve ekonomik durumu üzerinde etkili olmaktadır.
Türkiye’nin Matematiksel Konumu
Türkiye 36° - 42° Kuzey enlemleri, 26°-45° Doğu boylamları arasında yer alır. Buna bağlı olarak;
Türkiye dört mevsimin belirgin olarak yaşandığı ılıman kuşakta yer alır
Güneş ışınları yıl içinde düz zeminlere dik gelmez. Bu nedenle yatay düzleme dik duran cisimlerin gölge boyları sıfır olmaz.
Ülkenin doğusu ile batısı arasında 76 dakikalık zaman farkı vardır.
Türkiye’nin Özel Konumu
Türkiye’nin eski dünya karaları olan Asya ve Avrupa kıtalarında toprakları bulunur. Üç tarafı denizlerle çevrili yarımada özelliği taşır. Ortalama yüksekliği fazla olup (1130 m), yükseklik batıdan doğuya doğru artar. Yakın jeolojik zamanda oluştuğundan kırıklı arazisi fazladır. Bu nedenle tektonik depremler sık görülür. Maden çeşitleri fazladır. Ortadoğu ve Asya petrollerine yakınlığı, boğazlara sahip olması jeopolitik önemini artırır.
Türkiye’yi Çevreleyen Denizler


Karadeniz


Sularının Özellikleri
Karadeniz, bol su taşıyan akarsularla beslendiğinden ve bol yağışlı bir bölgede bulunduğundan su seviyesi yüksektir.
Bulunduğu enlem nedeniyle suların sıcaklığı Akdeniz sularına göre daha düşüktür
Derinlerde kükürtlü hidrojen gazının bulunması, 200 m’nin altındaki derinliklerde deniz canlılarının yaşamını engeller.
Tuzluluk oranı, %o 18’dir.
Akıntılar
Karadeniz’in su seviyesinin yüksek ve tuzluluk oranının düşük olması nedeniyle Karadeniz’den Marmara Denizi’ne doğru bir üst akıntı bulunmaktadır. Marmara Denizi’nden de Karadeniz’e doğru alt akıntı bulunur.
Kıyı Tipi
Karadeniz’in Anadolu kıyıları, dağlar kıyıya paralel uzandığından genellikle dik ve yüksek kıyılar şeklindedir. Boyuna kıyı tipi özelliğindedir. Bu nedenle, Anadolu kıyılarının gerçek uzunluğu ile kuş uçuşu uzunluğu arasındaki fark azdır.
DEVAMINI OKU

Yağişlar

Yağişlar
Havadaki su buharının yoğuşmasiyle meydana gelen su damlacıklarının çapı, bulutları meydana getiren damlacıkların çapından daha fazla büyürse, başka bir deyimle, bu su damlacıklarının çapı milimetrenin en az 1/10 unu aşarsa, bu taktirde su damlacıkları bulutlarda olduğu gibi havada asılı kalamazlar, yerçekiminin tesiriyle düşerler ve yağmuru meydana getirirler. Yağmura sebep olan su damlacıklarının çapları çoğunlukla 1-5 mm arasındadır ve su damlacıklarının çaplarının büyümeleri, aslında bulutların ince taneciklerinin birbirleriyle birleşmeleri sonucudur.



Bilindiği gibi yağmurun yağabilmesi için havanın su buharı ile doymuş hale gelmesi ilk şarttır. Ancak doyma noktasına erişmek, yağmur için tek başına yeterli değildir. Bunun yanında yoğuşmanın olması; yoğuşmanın meydana gelebilmesi için de, havada, yoğuşmayı kolaylaştıracak toz, iyon ve sodyum klorür gibi bir takım yoğuşma çekirdeklerinin bulunması gerekir. Suni yağmur meydana getirmek için havaya iyon yahut sodyum klorür verilmesi, havada bir yoğuşma çekirdeği meydana getirmek ve böylece, yoğuşmayı hızlandırmak gayesiyledir. Yine büyük şehirlerin üzerinde sık sık sislerin teşekkülü bu şehirlerden havaya yayılan iyon ve tozlar yüzündendir.

DEVAMINI OKU

Yağişin Meydana Gelişi

Yağişin Meydana Gelişi
Hava kütlesi yükseldiği veya çevresinden ısı almadan çiğ noktasının altında soğuduğu zaman süratli bir şekilde hem bulutlar oluşur hem de yağmur, kar veya dolu şeklinde yağışlar meydana gelir. Yağış miktarının fazla ve sürekli olması için nemli ve muazzam bir hava kütlesinin yükselmesi gerekir. Bu yükselme ile hava kütlesinin soğuyarak yoğuşması için gerekli olan şartlar üç yolla gerçekleşir.
www.obaforum.com

KONVEKSİYONEL (YÜKSELİM) YAĞIŞLAR

KONVEKSİYONEL (YÜKSELİM) YAĞIŞLAR

Sıcak hava kütlesinin bulunduğu sahadan yükselmesi sonucunda teşekkül eder, şöyle ki, özellikle gündüz hava sıcaklığının artmasına bağlı olarak ısınan hava bulunduğu sahadan yükseklere doğru çıkar; içerisinde yeteri kadar nem olduğunda belli bir yükseltiden sonra bulutlar oluşur, oluşan bulutlar özellikle kümülüsler adeta karnabahar şeklinde ortaya çıkar ve atmosferin yukarı kısımlarına doğru yükselir. Hava kütlesinin yukarıya doğru yükselmesi devam ettiğinde bulutlar büyüyerek kümülonimbus'lara dönüşür ve sonuçta gök gürültülü sağanaklar meydana gelir. Bu olayın meydana gelmesini, zeminin eşit olmayan bir şekilde ısınması, havanın yükselmesini sağlar. Nitekim bulutta bulunan gizli enerji su buharının yoğuşması ile açığa çıkar. Hatırlanacağı üzere, yoğuşma ile hasıl olan beher gram sudan 600 kalori enerji açığa çıkar. Bu nedenle yoğuşma ile birlikte havanın ısınması, havanın yükselmesini sağlar.

DEVAMINI OKU

OROGRAFİK (YAMAÇ) YAĞIŞLAR

OROGRAFİK (YAMAÇ) YAĞIŞLAR

Bir dağı tırmanan hava kütlesinin adyabatik olarak soğuması sonucunda oluşur. Eğer hava kütlesinin nem durumu soğuma ile yağışın teşekkülüne yol açıyorsa, veya yeterli derecede soğuma meydana geliyorsa, dağın hava kütlesinin geldiği tarafa bakan yamacı yağış alır. Aksi yamaçta ise genel olarak yağış meydana gelmez. Bunun nedeni hava kütlesinin dağın diğer yamacında adyabatik olarak ısınması ve nemini önemli ölçüde bırakması ile ilgilidir. Dünyadaki bazı çöller bu şekilde oluşur.

DEVAMINI OKU

İç Kuvvetler ve yerin yapısı

İç Kuvvetler ve yerin yapısı

Toplam 1 Eklenti bulunuyor.
YERKABUĞUNUN (LİTOSFER) YAPISI
Yerküre, çeşitli kayalardan oluşmuş katı bir kabukla çevrilidir. Buna yerkabuğu denir.
Yerkabuğunun ortalama kalınlığı karalarda 35-40 km ,denizlerde ise 8-10 km dir.
Yerkabuğu yoğunluğu ve kalınlığı farklı iki tabakadan oluşur. Bunlar;
Üzerinde yaşadığımız katmandır. Silisyum ve alüminyum bileşikleri fazla olduğu için bu isim verilmiştir.
Kalınlığı karalarda fazla, denizlerde azdır. Granit , kalker ve kumtaşı gibi hafif olan taşlardan oluşur.
b)Sima: Bu katman henüz katılaşmamış taşlardan oluşur. Yoğunluğu daha fazla olan bazalt türü taşlardan oluşur.
Silisyum ve magnezyum bileşikleri fazla olduğu için bu isim verilmiştir. Kalınlığı karalarda az , deniz diplerinde fazladır.
YER YUVARLAĞININ İÇ YAPISI
Yerin iç yapısıyla ilgili en geçerli bilgiler deprem dalgaları ile elde edilir. Ayrıca volkanizma ile çıkan malzemelerin ve taşların incelenmesiyle de gerekli bilgiler elde edilir. Yerin içi birbirinden farklı üç ana bölümden oluşur. Küre şeklindeki katmanlara Geosfer denir
Yer kabuğunun altındadır ve malzemeler koyu eriyik haldedir. Yer hacminin en büyük bölümüdür (%80).İç kuvvetler enerjisini bu katmandan alır.[/font]
2)ÇEKİRDEK:Yoğunluğu ve kalınlığı en fazla olan katmandır. Basınç ve yoğunluktan dolayı katı haldedir
Demir ve nikel fazla olduğu için buraya
NİFE
Yoğunluğu fazla olduğundan barisfer de denilmektedir.

konu devamını ve zipli dosyayı BURDAN İNDİREBİLİRSİNİZ

Üniversiteliler depresyonda

11 Şubat 2009 Çarşamba

Yapılan bir araştırmada, üniversite öğrencilerinin yüzde 27,1’inde depresyon, yüzde 47,1’inde anksiyete ve yüzde 27’sinde de stresin olduğu belirlendi.

Uludağ Üniversitesi (UÜ) öğretim üyelerince yapılan bir araştırmada, üniversite öğrencilerinin yüzde 27,1’inde depresyon, yüzde 47,1’inde anksiyete ve yüzde 27’sinde de stresin olduğu belirlendi.

UÜ Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nazan Bilgel ve UÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Ekonometri Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Nuran Bayram tarafından, üniversite öğrencilerinde depresyon, anksiyete, stres sıklığı ve bunu etkileyen sosyo-demografik etmenleri belirlemek için yapılan araştırmaya, UÜ’nün değişik fakültelerinde okuyan bin 617 öğrenci katıldı.

Geçerliliği ve güvenilirliği yüksek olan "Depresyon Anksiyete Stres- 42 ölçeği"nin uygulandığı öğrencilere, depresyon, anksiyete ve stresi ölçen 42 soru yöneltildi.

Sınav zamanlarının dışındaki bir süreçte gerçekleştirilen araştırmada, öğrencilerin yüzde 27,1’inde orta derece ve üstünde depresyon, yüzde 47,1’inde orta derece ve üstünde anksiyete (kaygı) ve yüzde 27’sinde ise orta derece ve üstünde stresin var olduğu belirlendi.

Araştırmanın sonuçlarını değerlendiren Prof. Dr. Nazan Bilgel, üniversite öğrencilerinin akıl sağlığının, tüm dünyada giderek artan bir önem kazandığını, bu kapsamda UÜ’de üniversite öğrencilerinin depresyon, anksiyete ve stres durumlarını belirlemek için bu araştırmayı yaptıklarını söyledi.

-"KIZLARDA STRES VE ANKSİYETE DAHA YÜKSEK"-

Bilgel, araştırmada, anksiyete ve stres değerlerinin kız öğrencilerde erkek öğrencilere göre daha yüksek bulunduğunu dile getirerek, şöyle konuştu: "Aldıkları eğitimden memnun olduğunu söyleyen öğrencilerin, aldıkları eğitimden memnun olmadıklarını söyleyen öğrencilere göre daha düşük depresyon, anksiyete ve stres değerlerine sahip oldukları gözlenmiştir. Depresyon ve anksiyete değerleriyle, yaş arasında bir ilişki bulunmamıştır. Stres açısından ise 17-19 yaş grubundakilerin, 20-26 yaş grubundakilere göre daha yüksek stres değerlerine sahip oldukları saptanmıştır. Kızlarda stres ve anksiyete değerleri erkeklere göre daha yüksek bulunmuştur. Depresyon için ise cinsler arasında bir fark elde edilmemiştir. Depresyon ve anksiyete değerleri, sosyal ve politik
bilimlerde eğitim alan öğrencilerde fen bilimleri, mühendislik ve tıp eğitimi alan öğrencilere göre daha yüksek bulunmuştur."

Uluslararası "Social Psychiatry&Psychiatric Epidemiology" adlı tıp dergisinde de yayımlanan araştırmada, 1. ve 2. sınıf öğrencilerinin depresyon, anksiyete ve stres değerlerinin, üst sınıf öğrencilerine oranla yüksek bulunduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Nazan Bilgel, ayrıca ekonomik durumu kötü olan ailelere mensup öğrencilerin depresyon ve stres değerlerinin, ekonomik durumu orta ve iyi olan ailelere mensup öğrencilere göre daha yüksek olarak tespit edildiğini bildirdi.

Köyden gelen öğrencilerin depresyon, anksiyete ve stres değerlerinin, şehir veya beldelerden gelen öğrencilere göre daha yüksek olduğunun saptandığını da anlatan Bilgel, şunları kaydetti:

"Çalışmada, üniversite öğrencileri arasında depresyon, anksiyete ve stresin görülme sıklığının yaygın olduğu belirlenmiştir. Özellikle 1. ve 2. sınıf öğrencileri, ekonomik durumu kötü olan ailelere mensup öğrenciler, köyden gelen öğrenciler, sosyal ve politik bilimlerde eğitim gören öğrenciler tehlike altındadır. Depresyon, anksiyete ve stres, ruh sağlığı kadar beden sağlığına da olumsuz etki eden durumlardır. Yükseköğretimdeki öğrencilerin sağlıklarının korunması için bu durumların erkenden tanınması ve tedavi edilmesi, koruyucu ruh sağlığı hizmetleri verebilecek bir destek biriminin acilen kurulması gerekmektedir."

Dünyanın En Pahalı Üniversiteleri

Konu dünyanın en pahalı üniversitelerine gelince aklımızda beliren isimlerin olacağı muhakkak. Fakat o isimleri unutun, yapılan bir araştırma sonucunda ne ünlü Harvard ne Cambridge bu listede olmadığını gösteriyor. Özetle bu haber sizi şaşırtacak!

Belki şaşıracaksınız ama dünyanın en pahalı üniversiteleri, mükemmel tesislere sahip bir şekilde karşımıza İsviçre Alplerinde veya Hint Okyanusu kıyılarında çıkmıyor. Bununla beraber, her zaman adını duyduğumuz ve bizi şaşırtmayacak olan isimlerden Amerikan Harvard veya Princeton da bu listeye dahil değil! Hatta İngiltere'den dünyanın en çok tanınan üniversiteleri arasında yer alan Oxford veya Cambridge de listede yoklar.



Amerikan kuruluşu The Chronicle of Higher Education, yaptığı araştırmalar sonucu Amerika'nın (bu aslında dünya sıralamasında da ilk sırada anlamı taşıyor) en pahalı üniversitesini Washington'da bulunan George Washington Üniversitesi olarak belirledi.



Yaklaşık 40bin dolarlık yıllık ücretiyle listenin başında yer alan bu okulu sırasıyla yine A.B.D. Ohio'dan Kenyon Koleji ve Pennsylvania'dan Bucknell Üniversitesi yıllık 38bin dolarık ücretleriyle takip ediyorlar. Bu okulların tümü de çok özel ve mezunlarına inanılmaz fırsatların yaratıldığı seçkin okullar olarak belirtiliyor.



Amerikan Hükümeti tarafından 2007 yılında yapılan açıklamada, üniversitelerin yıllık ücretlerinin fazla olması ve gittikçe de artması yüzünden uluslararası çapta yabancı öğrencilerin ilgisinin azalmaya başladığı ortaya konmuştu. Genel olarak bakıldığında, devlet okullarının ücretleri yıllık 4.500 dolar gibi bir noktada kalırken, özel okulların fiyatları durdurulamaz bir şekilde artmaya devam ediyor.

Avrupa ve Japonya'da Durum Farklı



Bu rakamlar İngiltere'nin en saygın okullarından Cambridge ve Oxford için yaklaşık 3bin İngiliz Poundu seviyesinde kalıyor. Özellikle İspanya'da devlet tarafından belirlenmiş yıllık yüksekokul fiyatı sadece 800 dolar.



Avrupa'da bulunan özel üniversiteler de Amerikan trendine uygun şekilde fiyatlarıyla şaşırtıyorlar. Fransa'da bulunan American University of Paris, Eyfel kulesinin hemen yanındaki kampüsüyle göz kamaştırırken, yıllık 23.784 Avro yıllık ücretiyle neredeyse bir devlet okulunun katlarca üzerinde fiyata sahip oluyor. Listenin unutulmaması gereken okullarından biri de, İtalya sınırına yakın harika bir kampüse sahip olan İsviçre'nin Franklin Koleji. Yıllık ücreti 30bin doların üzerinde...



Japonya'da yıllık ücretler dünyanın geri kalan gelişmiş ülkelerine göre çok daha uygun. 1874 yılında kurulmuş olan ve dünyanın en iyi üniversiteleri arasında gösterilen Tokyo'nun Aoyama Gaukin'in yıllık ücreti 11bin ile 16bin dolar arasında değişiyor.



Bu listede bulunmayan özel okulların fiyatları ise çok daha yükseklere çıkabiliyor. Örnek olarak Vermont Landmark Koleji yıllık 41bin dolarlık ücreti ile listenin en başında. Bu okulun bir özelliği de öğrenme güçlüğü olan özel öğrencilere verdiği eğitim olarak göze çarpıyor.

ÜDS Mart dönemi başvuruları 11 Şubat'ta sona erecek


Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı’nın (ÜDS) 2009-Mart dönemi başvuruları 11 Şubatta sona erecek.

ÜDS; Almanca, Fransızca ve İngilizce dillerinde, fen bilimleri, sağlık bilimleri ve sosyal bilimler olmak üzere 3 ayrı alanda, Mart ve Ekim aylarında ÖSYM tarafından yılda iki kez Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Erzurum,
Eskişehir, İstanbul, İzmir, Konya, Malatya, Samsun, Sivas, Trabzon ve Van ile Lefkoşa ve Bişkek’te, merkezi olarak gerçekleştiriliyor.

Adaylar, 22 Mart 2009’da yapılacak sınav için başvurularını 11 Şubat 2009 tarihine kadar yapabilecek. Başvuru evrakını ÖSYM Sınav Merkezi yöneticilikleri ve üniversite rektörlüklerinden alacak adaylar, başvuru merkezlerini
"www.osym.gov.tr" internet adresinden öğrenebilecek.

ÜDS’den 65 veya daha fazla puan alan doçent adayları başarılı olacak. Yabancı dil koşulunu karşılamak için doktora adayları ve sanatta yeterlik çalışmasına başvuracak adayların da ÜDS’ye girmeleri ve 100 üzerinden 55 veya
daha fazla puan almaları gerekiyor.

Yan Dal Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı’na (YDUS) da KPDS ve ÜDS’den 100 üzerinden en az 50 ve üzeri puan alan adaylar katılabiliyor.

ÜDS sonuçları yüksek lisans programlarına giriş için de kullanılabileceğinden, lisans programı mezunu ile lisans programlarının son sınıfında veya son sınıftan bir önceki sınıfta okuyan öğrenciler de bu sınava girebilecek. Ancak bu öğrencilerin, ilgili üniversiteden, yüksek lisans programları için ÜDS sonuçlarını kullanıp kullanılamayacağını öğrenmesi gerekiyor.